Geçtiğimiz yılki Davos Zirvesi’nden bu yana İsrail ile Türkiye arasında tırmanan gerilim son günlerde had safhaya ulaştı. Filistin’de işlenen savaş suçlarına sessiz kalmayan Türkiye, bu tavrı nedeniyle İsrail’in tepkisine maruz kalmakta, iki taraf da söylemlerini giderek sertleştirmektedir. Türk televizyonlarında gösterilen “Ayrılık” ve “Kurtlar Vadisi” gibi diziler nedeniyle İsrail, Gazze’deki sivil halkı hedef alan saldırılar nedeniyle de Türkiye tavrını yumuşatmamaktadır.
Son olarak Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin İsrail’in eylemlerine olan bakışı ile ilgili yaptığı açıklamalar, İsrail tarafından hoş karşılanmamış ve diplomatik nezaketten yoksun bir cevap ile karşılık verilmiştir. İsrail Dışişleri Bakanlığı, “İsrail’e ahlak dersi verecek son ülke Türkiye’dir.” açıklamasıyla olaya yeni bir boyut katmıştır. Bunun yanı sıra, İsrail’in Ankara büyükelçisini “çok yumuşak” davrandığı için değiştirmek istediği de konuşulanlar arasındadır. Dizilerde ortaya konan İsrail karşıtı tavırlardan duyulan rahatsızlığı bildirmek amacıyla Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Sayın Oğuz Çelikkol İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon tarafından kabul edilmiş ancak Ayalon, basın mensuplarının ısrarlarına rağmen büyükelçimiz ile tokalaşmamıştır. Ayrıca, görüşme sırasında İbranice olarak “Dikkat edin o alçakta biz yüksekte oturuyoruz, masada sadece bir İsrail bayrağı var ve gülümsemiyoruz.” demiş, büyükelçimizin şahsında ülkemizi ve halkımızı aşağılamaya çalışmıştır.
Türkiye ile İsrail arasında yaşanan bu gelişmelerin temel sebebi ise İsrail’in Filistin’de savaş suçu işlemesidir. Türkiye, bölgesel bir süper güç olarak bu duruma sessiz kalmamış, ilk günden bu yana tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. İsrail’in bölge ve dünya siyasetindeki konumu eskisi kadar sağlam olmasa da, özellikle İsrail’deki genel seçimler sonrasında dışişleri bakanı olan aşırı sağcı, Avigdor Lieberman’ın, İsrail dış politikasında gözle görülür etkiler yarattığı bir gerçektir.
Türkiye, özellikle bölgedeki konumu itibariyle bu tarz meselelerde söz söyleme hakkına sahiptir. Ancak bu durum, bazı çevrelerce iddia edildiği gibi Anti-Semitizm ile açıklanamaz. Zira Türkiye’nin tepkisi Yahudilere değil bütün yerleşik uluslar arası hukuk kurallarını hiçe sayan İsrail hükümetinedir. Dolayısıyla Türkiye’nin gelişmelere yaklaşımı da bu standartlar dâhilindedir.
Son olarak Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin İsrail’in eylemlerine olan bakışı ile ilgili yaptığı açıklamalar, İsrail tarafından hoş karşılanmamış ve diplomatik nezaketten yoksun bir cevap ile karşılık verilmiştir. İsrail Dışişleri Bakanlığı, “İsrail’e ahlak dersi verecek son ülke Türkiye’dir.” açıklamasıyla olaya yeni bir boyut katmıştır. Bunun yanı sıra, İsrail’in Ankara büyükelçisini “çok yumuşak” davrandığı için değiştirmek istediği de konuşulanlar arasındadır. Dizilerde ortaya konan İsrail karşıtı tavırlardan duyulan rahatsızlığı bildirmek amacıyla Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Sayın Oğuz Çelikkol İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon tarafından kabul edilmiş ancak Ayalon, basın mensuplarının ısrarlarına rağmen büyükelçimiz ile tokalaşmamıştır. Ayrıca, görüşme sırasında İbranice olarak “Dikkat edin o alçakta biz yüksekte oturuyoruz, masada sadece bir İsrail bayrağı var ve gülümsemiyoruz.” demiş, büyükelçimizin şahsında ülkemizi ve halkımızı aşağılamaya çalışmıştır.
Türkiye ile İsrail arasında yaşanan bu gelişmelerin temel sebebi ise İsrail’in Filistin’de savaş suçu işlemesidir. Türkiye, bölgesel bir süper güç olarak bu duruma sessiz kalmamış, ilk günden bu yana tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. İsrail’in bölge ve dünya siyasetindeki konumu eskisi kadar sağlam olmasa da, özellikle İsrail’deki genel seçimler sonrasında dışişleri bakanı olan aşırı sağcı, Avigdor Lieberman’ın, İsrail dış politikasında gözle görülür etkiler yarattığı bir gerçektir.
Türkiye, özellikle bölgedeki konumu itibariyle bu tarz meselelerde söz söyleme hakkına sahiptir. Ancak bu durum, bazı çevrelerce iddia edildiği gibi Anti-Semitizm ile açıklanamaz. Zira Türkiye’nin tepkisi Yahudilere değil bütün yerleşik uluslar arası hukuk kurallarını hiçe sayan İsrail hükümetinedir. Dolayısıyla Türkiye’nin gelişmelere yaklaşımı da bu standartlar dâhilindedir.
0 yorum:
Yorum Gönder