6 Temmuz 2009

ABD - İsrail - İran İlişkileri


İran'da 2005 yılında göreve gelen Mahmud Ahmedinejad, İsrail'e karşı sert ve tavizsiz tutumuyla biliniyordu. Aynı zamanda İsrail'in Batılı müttefiklerini ve ABD'yi de karşısına almaktan çekinmeyen Ahmedinejad, bu tavrı sayesinde gerek İran içinde gerekse Batı karşıtı ülkeler nezdinde (Küba, Venezuella, Beyaz Rusya vs..) popülaritesini arttırdı. Ancak İran'ın bu politikası temelde ABD ile İsrail'i sürekli birlikte hareket eden devletler olarak görmesinden kaynaklanmaktaydı. Soğuk Savaş yıllarında inkar edilemeyecek bir gerçek olan bu bağıntı, 2009 yılına gelindiğinde Obama ile birlikte yavaş yavaş tarihe karışmaya başladı. ABD, dünya üzerinde müdahil olduğu uluslararası çatışmalardan yavaş yavaş çekilmeye, devletlerin iç ve dış politikaları üzerindeki etkisini de kademeli şekilde azaltmaya başlamıştı. ABD'nin, haziran ayında İran'da gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve sonrasında yaşanan olaylara yaklaşımını da bu ölçüde değerlendirmek mümkün. Zira reform yanlılarının günler süren protesto gösterilerinde bulunabilecek bir Amerika bağlantısı, nükleer program yüzünden Batı ile iyice gerginleşen ilişkilerin kopma noktasına gelmesine neden olabilir, İran'ı daha fazla kızdırabilirdi. Bunun bilincindeki ABD, olaylarda parmağı olmadığını vurgulamaktaydı. Söylemek istediğimse, teröre karşı mücadele kapsamında Afganistan, Irak ve Pakistan'da sıcak çatışma halinde olan Amerika'nın, İran'ı da bu halkaya katmasının günümüz konjonktüründe muhtemel gözükmediğidir. Ancak işin bir de İsrail tarafına bakmakta fayda var. İran'ın küçük şeytan olarak nitelediği İsrail'de, Filistin meselesi gündemi yeteri kadar işgal etmektedir. İsrail, her ne kadar İran'ı ulusal güvenliğini tehdit eden yegane unsur olarak görse de, bu devlete karşı silahlı mücadeleye girmeyi göze alması imkansızdır. Dolayısıyla İsrail ve ABD'nin, Bush Doktrini'nde yer alan önleyici saldırıyı İran'a karşı uygulaması olasılığı çok düşüktür. İran'ın içinde bulunduğu şartlar da bu devletten İsrail'e veya Doğu Avrupa'ya yapılacak saldırılara engel olmaktadır.

Obama'nın ekibindeki yetkililerin sürekli açıklamalar yapmasına alışmaya başladık. Bu açıklamalardan birini de başkan yardımcısı Joe Biden, ABC televizyonunda yayınlanan "This Week" adlı programda yaptı ve İsrail'in İran'ı vurmasına engel olmayacaklarını açıkladı. ABD'nin İran'ı vurmayacağı yönündeki tesbitlerimizi destekleyen ancak İsrail'in İran'a saldırmasını teşvik eden bu tarz sesler, özellikle 11 Eylül'den sonra giderek arttı. Öyle ki, Suudi Arabistan'ın İran'ı vurması için İsrail'e hava sahasını kullandıracağı dahi söylendi. Bu tarz görüşlerin, İsrail-İran ilişkilerini germeye çalışan ve İsrail-İran çatışmasından çıkar (Basra Körfezi'ndeki petrol trafiğini kontrol etmek gibi) sağlayacak kesimler tarafından dile getirildiği kanaatindeyim. Gerek ABD ve İsrail'in gerekse İran'ın, Temmuz 2009 itibariyle böylesine bir savaşa girmeyeceklerini, her birinin ayrı ayrı iç ve dış politika öncelikleri olduğunu, altını çizerek belirtmek istiyorum. Bu ahvalde, İran'ın saldırgan tutumunu sorgulayanlar, "madem öyle İran neden İsrail'i haritadan sileceğini söylüyor" diyenler olacaktır. Verilecek cevap ise net : Nükleer Güç, kullanmak için değil, tehdit unsuru olarak bulundurmak yani caydırmak içindir.

Sonuç olarak ne İran'ın İsrail'e veya Doğu Avrupa'ya, ne de ABD'nin veya İsrail'in İran'a veyahut başka herhangi bir devletin bir diğerine karşı nükleer savaş başlatması ihtimali %1 bile değildir. ABD'nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ne kurduğu ve İran'dan gelebilecek saldırılara karşı kurulduğu açıklanan füze kalkanlarının aslında hangi amaca hizmet ettiklerini de başka bir yazıda ele alacağız...

0 yorum:

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.