8 Temmuz 2009

Doğu Türkistan'da Neler Oluyor?


Geçtiğimiz günlerde Çin'in batı sınırında yer alan ve Doğu Türkistan olarak bilinen Şincan-Uygur Özerk Bölgesi'ndeki bir oyuncak fabrikasında çalışan Türk işçilerin, ekonomik kriz bahane edilerek işten çıkarılmalarıyla başlayan gerginlik, bölgede yaşayan iki etnik grup (Türkler ve Han Çinlileri) arasında yaşanan çatışmalarla artarak devam ediyor. Başkent Urumçi'de yoğunlaşan protestolarda Uygurlar'a karşı orantısız güç kullanmakla suçlanan Çin hükümetinin bu tavrı diğer icraatlarının yanında hafif kalmaktadır. Zira 3000 yıldır süregelen ve Çin ile özdeşleşen "Asimilasyon Politikası", bölgede yaşayan Müslüman Türkler'e karşı uygulanmaktadır. Temelde, ülkenin diğer bölgelerinde yaşayan etnik Han Çinlilerini Doğu Türkistan'da iskan etmek suretiyle, bölgedeki Türkleri azınlık konumuna düşürmeyi amaçlayan bu politika, çok uzun yıllardır kimliklerini korumayı başarabilmiş Türklerin tepkisi ile karşılaşmıştır. Olaylarda birçok aktör rol oynamaktadır. Bunlardan ilki ve asıl sorumlu Çin Halk Cumhuriyeti'dir (ÇHC). Çin, daha önce Tibet'te, Burma'da yaptıklarını Doğu Türkistan üzerinde tekrarlamakta, asimilasyon yoluyla soykırıma sebebiyet vermektedir. İkinci ve en önemli aktör olarak Uygur Türkleri'ni göstermek mümkün. Kendi devletlerini kurmaları engellenen, ülkelerinde yaşama imkanları kısıtlanan, çalışma şartları giderek zorlaştırılan yaklaşık 8 milyonluk bu topluluk, kritik bir evreden geçmekte, başka kimliklerle varolma veya tümden yokolma seçenekleri arasında sıkışmış bulunmaktadır.

Doğu Türkistan'da yaşananların diğer aktörleri ise uluslararası nitelik taşımaktadır. Bunlar arasında Amerika'da faaliyet gösteren Dünya Uygur Kongresi ve kuruluşun lideri Rabiya Kadir ile Kadir'in Japonya bağlantıları gösterilebilir. ÇHC'nin olayları kışkırtmakla suçladığı bu teşekküle "sütten çıkmış ak kaşık" demek mümkün olmasa da, gerginlikten sorumlu tutmak yanlıştır. Dünya Uygur Kongresi, El-Kaide ve Taliban gibi terör örgütlerine mensubiyeti bilinen birçok üyeye sahiptir. Özellikle dış mihraklar tarafından kışkırtılan bu gibi kişilerin olaylarda parmağı bulunduğunu, Çin polisini tahrik etmek suretiyle, polisin Uygur halkına saldırmasına yol açtığını söyleyebiliriz. Çin'i etnik problemlerini kullanarak yıpratmayı amaç edinen güç odakları, olaylar sırasında yaşanacak can kayıplarını da önemsememektedirler.

Son olarak en şanssız ve olaylardan en kötü şekilde etkilenen/etkilenecek olan aktör ise Türkiye'dir. Geçen yazılardan birinde bahsettiğimiz üzere, günümüz dünyasında bölgesel süper güçlere baskı uygulamak imkansız hale gelmiştir. Türkiye'nin yaşananlar karşısında tercih edebileceği iki seçenekten biri olan Çin'i caydırmaya çalışmak (rest çekmek, tehdit etmek vb) bahsi geçen ilke doğrultusunda mümkün gözükmemektedir. Hatta ÇHC ile restleşmek ters tepebilir, beklenen sonuçları doğurmayabilir. Hiçbir devletin Çin ile karşı karşıya kalmak istemeyeceği de göz önünde bulundurulduğunda daha makul olan ikinci seçenek gündeme gelmektedir: Doğu Türkistan'da yaşanan olayların bir an evvel durdurulması, daha fazla kan akmaması için ÇHC'nin huyuna gitmek, içişlerine karışılmadığının altını çizerek mutabakat zemini aramak. Diplomaside bazen tavizler vermek veya karşı tarafın sizin taviz verdiğinizi düşünmesi hedefe daha kolay ulaşılmasını sağlayabilmektedir. Bu bağlamda, Şincan-Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşananlara kayıtsız kalmamalı, devlet bazında yapılabilecek tüm girişimleri yaparken, toplum bazında da ruhen ve kalben soydaşlarımıza destek olmalıyız.

1 yorum:

Sedat Yurtseven dedi ki...

Sağlıklı bir analiz yapmak için,fotoğrafın karelerinin tamamlanmasını beklemek,en azından çoğalmasını beklemek lazım diye düşünüyorum.Son zamanlarda Obama ile Putinin karşılıklı reveransları,mesela Amerikanın Afganistana silah sevkiyatını Rusya üzerinden anlaaşarak yapması,bu bölgede Çin'e karşı bir blokaj uygulanmak istendiğini düşündürmektedir.Ayrıca Çin'in Ortadoğuya uzanmak ,istemesi Amerikanın da Rusyanın da uzun vadeli hesaplarını alt üst edebilecek sonuçlar doğurabilecektir.
Türkiye açısından durum üzülerek belitmeliyim ki dramatiktir.Gerek basında,gerek televizyonlarımızın gedikli çenebazları arasında bu bölgenin ne olduğu hususunda rivayet muhteliftir.Kimine göre bu bölge Türk değildir,dilleri de Türkçe değildir.Vah ki vah.Türklüğü Anadoludan ibaret,Türkçeyi de oturduğu mahallenin konuşma dili zannedenler başlarını almış gidiyorlar.Uygurlu diye bir ucube kelime uydurdular.(başbakan dahil)
Orası doğu Türkistandır.Oradakiler de Uygur Türkleridir.Tıpkı Azerbaycan Türkleri,Ahıska Türkleri,Kazak ,Kırgız, özbek.Kırım
Gagavuz vs Türkleri olduğu gibi.Terminolojiyi çok iyi bilmek,hele dış politikada bir kelimenin telafuzzunun bile ne kadar önemli olduğunu aydın etiketi taşımak iddiasında olanların çok iyi bilmesi gerekir.
Doğu Türkistan ve onunla birlikte abideleşen merhum İsa Yusuf Alptekin çok iyi irdelenmesi,anlaşılması ve anlatılması gereken bir başka bahistir.
Olaylara kayıtsız kalmamak ,ruhen,kalben hatta madden destek olmak elbette çok güzel ve gerekli bir duygudur.Ancak bilimsel projelerle
bu duygular destelenir ve kanalize edilirse uzun vadede netice almak için daha uygun olur diye düşünüyorum.Zira fakir geçmişte epeyce Makarios maketi yakmak ve dahi sopalamakla maruftur.Ancak Kıbrıs yarası o gün bu gündür kanamaya devam ediyor.

Analiziniz için içtenlikle tebrik ediyorum.

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.