5 Haziran 2009

Avrupa'yı Bölen Ülke


Başlığın biraz provokatif olduğunun farkındayım. Ancak son günlerde yaşanan gelişmeler, Avrupa'nın ve Avrupalıların kurmuş olduğu Avrupa Birliği'nin, ikiye bölümüş olduğunu kanıtlar nitelikte. AB'yi bölen ülke ise Türkiye ve fikir ayrılıklarına sebep olan konu da Türkiye'nin AB üyeliği. Türkiye'nin çok uzun yıllardır birliğe dahil olmaya çalıştığı ama bu hedefine bir türlü ulaşamadığı herkesin malumu. Birliğe katılmaya aday olan bir ülke ile başlanan müzakerelerin er ya da geç katılım ile son bulduğu bilinmekteyken, Türkiye, müzakerelere başladığı günden bu yana sürecin "açık uçlu" olduğu cevabıyla karşılaşmaktadır. Yalnızca bu durum bile Avrupa'nın aslında Türkiye'yi istemediğini düşünmemiz için yeterli bir sebeptir. Fakat bu önerme, AB'yi yalnızca birkaç devletten oluşan bir birlik olarak görenler için doğrudur. Zira bu yazımızda da konu alacağımız üzere, AB içerisinde Türkiye'nin üyeliğini destekleyen ülkelerin oranı, karşı çıkanların neredeyse iki katına ulaşmıştır.

AB'yi oluşturan iki büyük birader Fransa ve Almanya'nın, Türkiye'nin üyeliğine ezelden beri karşı çıktığı bilinmektedir. Sarkozy ve Merkel'in sıklıkla dile getirdiği imtiyazlı ortaklık da bu yaklaşımın sonucudur. Fransa ve Almanya, Türkiye'ye alenen "sizi AB'de görmek istemiyoruz" demektedir. Artık alışageldiğimiz bu tepki bizde, sanki AB'nin geri kalanı da Türkiye'yi istemiyormuş izlenimi yaratıyor. Fakat kazın ayağı öyle değil. Almanya ve Fransa'dan sonra AB'nin en güçlü ülkelerine sırasıyla göz atalım. İngiltere, özellikle son yıllarda AB içerisinde Türkiye'ye duyulan ihtiyacın giderek arttığını savunmaktadır. Dışişleri Bakanı David Miliband'ın sözleri de buna örnek teşkil eder : "İmityazlı ortaklık iyi bir seçenek değil. İmtiyazlı ortaklık, Türkiye’ye de, Avrupa Birliği’ne de ihtiyacımız olan ilişkiyi sağlamayacaktır" Keza, Akdeniz ülkeleri İspanya ve Portekiz'in görüşleri de aynı doğrultuda. Her iki ülke de Türkiye'nin vakit kaybetmeden AB'ye tam üye olması taraftarı. Başbakan Silvio Berlusconi ve İtalya da Türkiye'yi sonuna kadar destekleyen ülkeler arasında. Ayrıca onbinlerce Türk vatandaşının yaşadığı İsveç ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan Polonya ile Romanya da Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde yer almasını savunmaktadır. Bunların yanı sıra Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un da Türkiye'yi desteklediklerini veya en azından Fransa-Almanya yanlısı olmadıklarını söylemek mümkün. Estonya, Letonya ve Litvanya'nın da çeşitli vesilelerle verdiği demeçler, Türkiye yanlısı görüşlerini kanıtlamaktadır. Finlandiya, Macaristan ve Slovenya'dan da, Türkiye'nin açıkca AB'de yer almasını istediklerine dair mesajlar muhtelif zamanlarda gerek Türk gerekse dünya basınında yer aldı. Küçük bir ada devleti olan Malta'nın da Türkiye yanlısı olduğunu belirtmekte fayda var.

Gelelim Almanya ve Fransa dışında üyeliğe sıcak bakmayanlara. Tahmin edileceği üzere Yunanistan bu konuda net bir tavır sergilememekte, Güney Kıbrıs ise Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkmaktadır. Bunların dışında Danimarka ve Avusturya da tam üyeliğe sıcak bakmayanlar arasındadır. Slovakya ve Bulgaristan'ın, açıkca belirtmeseler de, Türkiye karşıtı tarafta yer alma ihtimalleri bulunmaktayken, İrlanda ve Çek Cumhuriyeti'ni de bu Almanya-Fransa yanlısı ülkeler arasında saymak mümkündür.

Sonuçta Almanya ve Fransa'yı dengeleyecek politik güce erişen AB'nin eninde sonunda Türkiye'yi birliğe dahil edeceği beklenmektedir. Bu iki devletin görüşlerini değiştirmek zor da olsa, birlik içindeki rol dağılımı daha etkisiz ve nispeten küçük ülkeler lehine değiştiği takdirde, Türkiye'nin işi kolaylaşacaktır. Türkiye, kendi üzerine düşenleri layıkıyla yerine getirdiğinde ise, Hırvatistan, Makedonya, Sırbistan, Arnavutluk ve Bosna Hersek gibi Balkan ülkelerinden önce AB'nin 28. üyesi olması kimseyi şaşırtmayacaktır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Your blog keeps getting better and better! Your older articles are not as good as newer ones you have a lot more creativity and originality now keep it up!

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.