15 Haziran 2009

Gözlerden Kaçan Seçimler (5)


Seçim yazılarımızın beşincisinde Lübnan'daki parlamento seçimlerine ve daha önce de ele aldığımız Avrupa Parlamentosu seçimlerine değineceğiz.

4-7 Haziran tarhileri arasında, 27 ülkede gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde, Avrupa Birliği tarihinin en düşük katılım oranına ulaşıldı. (%43) Ekonomik krizin de etkisiyle seçmenler, AP'de çoğunluğa sahip olan sosyalist ve sol görüşlü partiler yerine, daha muhafazakar ve milliyetçi (sağ) partileri destekledi. İtalya'da başbakan Berlusconi'nin partisi PdL 26 milletvekili, Almanya'da başbakan Angela Merkel'in partisi CDU (CSU ile birlikte) 42 milletvekili, Fransa'da başkan Sarkozy'nin partisi UMP 29 milletvekili, aşırı sağcı Jean-Marie Le Pen'in partisi FN 3 milletvekili, İspanya'da muhafazakar PP 23 milletvekili, Hollanda'da başbakan Jan Peter Balkenende'nin partisi CDA 5 milletvekili ve muhafazakar PVV 4 milletvekili çıkararak seçimleri kazandı. Sosyalistler ise, genelde Avrupa'da özelde de Fransa'da büyük bir hezimete uğradı. Sosyalistler'in birinci parti olduğu tek ülke ise, George Papandreu'nun partisi PASOK'un, başabaş geçen seçim sonrasında kazandığı 8 milletvekilliği ile Yunanistan oldu. İrlanda'da, terör örgütü IRA'nın siyasi kanadı olan Sinn Féin 1 sandalye, İspanyol ayrılıkçı kesimleri Bask ve Katalan partilerin katıldığı koalisyonlar ise toplamda 5 sandalye kazanabildi. Skandallar ile boğuşan İngiltere'de ise başbakan Gordon Brown'ın İşçi Partisi büyük bir yenilgi alarak üçüncü olurken, muhafazakarlar 25 milletvekilliği ile birinci oldu. UKIP, İngiltere Bağımsız Partisi ise AP'de 13 sandalye ile temsil edilecek. "Avrupa'da aşırı sağın yükselişi" şeklinde yorumlanabilecek olan AP Seçimleri, yeni dönemde AB içindeki uyuşmazlıkları artırma potansiyeline sahiptir. Zira sorunları çözmede yetersiz kalarak başarısız olduğu düşünülen sol kesim ile düşük katılımlı seçimleri kazanarak büyük bir çıkış yapan sağ kesim arasındaki uçurum genişlerse, zıtlıkların ve problemlerin hallolması zorlaşacaktır.

Lübnan'da 7 Haziran Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinde ise; daha çok liberal, sosyalist, sol görüşlü ve bağımsız adayların oluşturduğu bir ittifak olan, iktidardaki 14 Mart Hareketi, 128 sandalyeli mecliste 68 milletvekili çıkararak seçimleri kazandı. 2005 seçimlerine oranla (%45) katılımın yüksek olduğu (%53) seçimlerde 14 Mart Hareketi koalisyonunu oluşturan en büyük parti olan Gelecek Hareketi, 2005 yılında suikaste kurban giden Refik Hariri'nin oğlu Saadeddin Refik Hariri (Saad Hariri) tarafından yönetilmekte ve Hariri'nin, başbakan Fuad Sinyora ile çok yakın olduğu bilinmektedir. ABD başkan yardımcısı Joe Biden'ın "muhalefet kazanırsa yardım etmeyiz" tehdidi seçimleri etkilemiş ve Hizbullah yine kaybetmiştir. Her ne kadar Lübnan Hizbullahı muhalefette kalmış olsa da, 14 Mart Hareketi'nin kuracağı yeni kabine, etnik ve dini açıdan aşırı çeşitlilik arz eden ülkeyi birleştirici unsurlar taşımazsa Hizbullah'ın yeniden etkinlik kazanacağı öngörülebilir. Zira parlamentoya girecek olan 128 milletvekilinden 34'ü Maronit (Lübnan'da yaşayan Hristiyanlar), 27'si Şii, 27'si Sünni, 14'ü Yunan Ortodoks (Doğu Kilisesi), 8'i Dürzî, 8'i Katolik (Doğu Kilisesi), 5'i Ermeni Ortodoks (Apostolik Kilisesi), 2'si Alevi (Nusayri), 1'i Protestan ve kalan 2'si diğer Hristiyanlar'dır. Tüm bu çeşitlilik içerisinde ülkede yaşayan bütün kesimleri memnun etmek tahmin edileceği gibi çok zordur. Üstelik bunu yaparken bir yandan ABD, diğer yandan Hizbullah ve bölge ülkeleri gibi unsurları da hesaba katmak gerekmektedir. Lübnan uzun yıllar boyunca karışıklıklarla mücadele etmiştir ve bu mücadelelerin sonunda ülke, istikrara kavuşmaya başlamıştır. Lübnan'daki parlamento seçimlerini bu çerçevede değerlendirdiğimizde, istikrara katkıda bulunması muhtemel yegane olgulardan biri olduğunu görmekteyiz.

0 yorum:

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.