İran İslam Cumhuriyeti'nde 12 Haziran Cuma günü gerçekleştirilen başkanlık seçimlerinde mevcut başkan Mahmud Ahmedinejad, reformcu rakibi Mir Hüseyin Musavi'ye büyük fark atarak seçimi kazandı. 24 milyondan fazla oy ile toplam oyların %62.63'ünü alan Ahmedinejad bir dönem daha devlet başkanlığı yapacak. Seçimlerden önce Dünya Gündemi Analizleri'nde konuya dair kapsamlı bir değerlendirmede bulunmuştum. Burada yaptığım öngörüler, diğer birçok uzmanın aksine isabet kaydetti. İran'ın ve bölgenin içinde bulunduğu kritik dönem, uluslararası konjonktür, terörizm, Orta Doğu, Filistin ve Afganistan-Pakistan meseleleri, İran'da yaşanacak köklü değişimlerin önündeki en büyük engeldir. Dünya dengesinin Orta Doğu ve Hazar Denizi'nin güneydoğusuna kaydığı günümüzde İran, müthiş stratejik ve jeopolitik bir öneme sahiptir. Durum böyleyken, yenilikçi söylemler her ne kadar İran halkının kulağına hoş gelse de, realite farklıdır. Büyük şehirlerde yaşayan modern kesimin ısrarla desteklediği, uğruna sokaklara dökülüp gösteriler düzenlediği Mir Hüseyin Musavi, bana göre kritik uluslararası şartların altından kalkabilecek bir siyasetçi görüntüsü sergilememektedir. Tam aksine, oylarının büyük çoğunluğu kırsal ağırlıklı olan ve ülke yönetiminde geçen 4 yılında liyakatini kanıtlamış devlet başkanı Mahmud Ahmedinejad, İran'ın üzerine düşen rolü oynaması adına önemli bir namzettir.
Seçim sonuçlarının büyük bir kesimi (13 milyon) memnun etmediği bir gerçektir. Ancak her demokratik tercih sonrasında bir taraf kazanırken, doğal olarak diğeri kaybetmektedir. Türkiye'de 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde ortaya çıkan tablo da, bugün İran'daki sonuçlara benzer nitelikteydi. Zira seçim sonrasında 15-20 milyon insan, hayal kırıklığına uğradı. Fakat gerçek demokrasilerde galibiyet de mağlubiyet de aynı vakar ile kabul edilmeli, seçim sonuçlarına saygı gösterilmelidir. İran'daki tartışmaların ve çatışmaların da bu çerçevede bir an evvel halledilmesi, gerek İran gerekse bölge açısından önem taşımaktadır.
Seçim sonuçlarının büyük bir kesimi (13 milyon) memnun etmediği bir gerçektir. Ancak her demokratik tercih sonrasında bir taraf kazanırken, doğal olarak diğeri kaybetmektedir. Türkiye'de 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde ortaya çıkan tablo da, bugün İran'daki sonuçlara benzer nitelikteydi. Zira seçim sonrasında 15-20 milyon insan, hayal kırıklığına uğradı. Fakat gerçek demokrasilerde galibiyet de mağlubiyet de aynı vakar ile kabul edilmeli, seçim sonuçlarına saygı gösterilmelidir. İran'daki tartışmaların ve çatışmaların da bu çerçevede bir an evvel halledilmesi, gerek İran gerekse bölge açısından önem taşımaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder