3 Nisan 2009

Arap Birliği Zirvesi


Hafta içinde Arap Birliği ülkeleri Katar'ın başkenti Doha'da biraraya geldi. Cezayir, Irak, Umman, Mısır ve Fas'ın katılmadığı, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un hazır bulunduğu konferansa Libya Devlet Başkanı Albay Muammer Kaddafi damgasını vurdu. Konuşmasında Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ı eleştiren ve 6 yıl önce yaşadıkları diyaloga atıfta bulunarak, haklı olduğunun bugün ortaya çıktığını savunan Kaddafi, Katar emiri mikrofonu kapattıktan sonra da sözlerine devam etti. Kendisini "Arap liderlerinin başı, Afrika'nın büyük kralı ve Müslüman dünyasının lideri" olarak niteleyen ve konuşmasının kesilmesine sinirlenen Kaddafi, Suudi Arabistan'ın batı ile olan ilişkilerini eleştirerek zirveyi terk etti. (Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki çıkışına benzer bir tavır sergileyerek...)

Kaddafi'nin bu çıkışından sonra normale dönen görüşmelerde; İsrail'in yeni hükümeti, İran'ın bölgede artan nüfuzu ve teröre verdiği destek, Sudan lideri Ömer El Beşir hakkında çıkarılan tutuklama kararı gibi konular gündemi oluşturdu. Zirvede, İsrail'de Benyamin Netanyahu önderliğinde kurulacak olan koalisyonun bölge barışına katkı yapmayacağı görüşü hakim olurken, İran'ın Lübnan Hizbullahı'nı ve Hamas'ı desteklemesi de eleştiri oklarını İran'a yöneltti. Suriye'nin hararetle savunduğu ve arka çıktığı konu ise El Beşir'in tutuklanmasına yönelik kararın biran evvel geri çekilmesi ve Arap Birliği ülkeleri tarafından tanınmaması oldu. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ileri sürdüğü bir başka görüş de İsrail'in barış görüşmelerine yanaşmamak için izlediği politikalardı. Esad, İsrail'e sunulan tekliflerin değerlendirilmediğini, gerçekten barış yanlısı bir ülkenin en azından bu amaçla görüşmelerde bulunması gerektiğini ima etti.

Zirvede yaşanan bu olayları okurken detaylara dikkat etmemiz isabetli bir analiz açısından zaruridir. Zira bütün bu gelişmelerin Arap Birliği'ndeki en önemli soruna, liderlik sorununa işaret ettiğini görmekteyiz. Uzun yıllardır yaşadıkları bölünmüşlük ve birlikte hareket etmede çektikleri güçlükler, Arap ülkelerinin ortak politikalar üretememesine yol açmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da Orta Doğu'da liderlik rolü için verilen mücadelede, İran, Mısır, Suudi Arabistan, Libya ve hatta Suriye öne çıkmaya çalışmaktadır. Arap zirvelerinin hemen hepsinde hissedilen genel hava bu şekildedir. Bölgedeki meselelerin çözülmesi için ilk önce halledilmesi gereken de tam olarak bu liderlik sorunudur. Hiçbir devlet diğerinin ön planda olmasını istememekte, çözüm planlarının önünü tıkamaktadır. Bu durum, kimi zaman diğer ülkelerde iç karışıklıklara yol açarak, o ülkenin dışa dönmesini engelleme şeklinde tezahür etmiştir.

Ortak hareket etmenin imkansızlığı, Araplarda bir lider beklentisine yol açmıştır. Arap halklarının bu büyük beklentilerine rağmen; herkesin, önderliğine "Evet" diyebileceği bir lider henüz ortaya çıkmamıştır. Davos Zirvesi'nden sonra Türkiye bu role soyunmuş gibi görünsede gerçekte ne Türkiye'nin böyle bir amacı ne de Arap ülkelerinin buna rızası vardır. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir amaca uzun vadede sahip olsa bile günümüz şartlarında bu görev için hazırlıklı değildir. Hal böyleyken Orta Doğu'daki sorunlara bölge dışından müdahaleler doğal karşılanmakta ve problemler çözümsüzlüğe doğru uzayıp gitmektedir.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Benim de aklıma bir Arap deyimi geldi: 'Araplar ancak bir tek şey için anlaşabilirler o da anlaşmamak için'

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.