
Geçen hafta bu tarz gerçeküstü, duygusal tutumlara bir yenisi daha eklendi. Türk basınında yeralan Türkiye-Ermenistan sınırının açılabileceği yorumlarını gören Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Moskova'ya resmi bir ziyarette bulundu. Oysa Türk Dış Politikası'nın gündeminde böyle bir olayın yer almasının tek ve vazgeçilmez şartı, Ermenistan'ın işgal ettiği Dağlık Karabağ Bölgesi'nde işgali sonlandırması ve gerek Türk-Ermeni gerekse Ermeni-Azeri sınırını tanımasıdır. Bu şartlar sağlanmadıkça Türkiye'nin Ermenistan sınırını açma kararı alması Türkiye Cumhuriyeti açısından çok büyük bir politik yanlış olacaktır. Bunun yanı sıra, reel politik açısından değerlendirildiği takdirde, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan gibi ülkelere Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu dönem, içinde yaşamakta olduğumuz 21.yüzyılın ilk yıllarıdır. Zira dilde, fikirde ve işte birliğin ilk adımı olan Nabucco Projesi ve enerjide işbirliği için bu ülkeler olmazsa olmaz nitelik taşımaktadır.
Tekrar ana konuya dönecek olursak; Türkiye, Ermenistan ile olan ilişkilerini "soykırım meselesi" üzerinden yürütmemektedir. Dolayısıyla muhatabından da bu yönde bir tavır beklemektedir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin gelişmesinde bu konunun bir engel teşkil etmemesi, meselenin çözümü açısından da hayati öneme sahiptir. Durum böyleyken, kadim dost ve kan kardeş Azerbaycan'ın da bu politikaları idrak edebilmesi, Türkiye'ye yardımcı olacak tavırlar sergilemesi gerekmektedir. Azerbaycan'ın Türk-Ermeni ilişkilerinde yıkıcı değil, yapıcı bir etken olarak ortaya çıkması, Kafkasya'nın istikrarı açısından da büyük önem taşımaktadır. Çok küçük anlaşmazlıklar yüzünden yıllarca farklı devlet çatıları altında yaşamış olan kardeşlerimizle ortak bir gelecek düşleyebilmemizin tek yolu bu uyuşmazlıkları karşılıklı anlayışla ortadan kaldırmaktır.
NOT: Resim, global bir araştırma merkezi olan Stratfor'dan alınmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder