3 Mart 2009

Ekonomik Kriz alevleniyor!


Son zamanlarda belki de en sık duyduğumuz, kullandığımız kelime bu; kriz, ekonomik kriz. Dünyanın bir darboğazda olduğu malum bir gerçek. İnsanların zaten zor şartlar altında yaşadıkları bir atmosferde kriz olgusu herkesi telaşlandırmakta, önlemler almaya sevk etmekte... Peki bireysel önlemler ekonomik krizin aşılmasında ne kadar belirleyicidir? Bunun yerine devletlerin alacağı tedbirler daha etkili olmaz mı? Bu sorulara herkesin vereceği farklı cevaplar olduğundan eminim. Ancak kriz, en başta ülke ekonomisini, dolaylı yoldan ise vatandaşları vurmaktadır. Günümüzde bu olguya verilebilecek sayısız örnek mevcuttur. Bunlardan ilki geçtiğimiz aylarda iflas ettiğini açıklayan ve sembolik olarak ülkesi bir internet sitesi aracılığıyla açık arttırmaya çıkarılan İzlanda'dır. İzlanda'nın kriz yüzünden başta IMF olmak üzere, borç aldığı devlet ve kurumlara geri ödemede bulunamadığı için battığı bilinmektedir. Bunun yanısıra ülke, memur maaşlarını bile karşılayamamaktaydı.
Sovyetler Birliği'nin çöküşünü saymazsak böyle bir durum en büyük krizlerde bile yaşanmamıştı. En uç noktada hükümetler düşmüş, yerine onlardan farklı bir siyaset izlemesi imkansız olan başka hükümetler kurulmuştu. Ancak bugün yaşadıklarımız bunların daha ötesinde...

İzlanda ile başlayan "devlet iflası" olgusu çok yakında başka ülkelere de sıçrayacak gibi görünmektedir. Özellikle kapitalist ekonomiye tam anlamıyla ayak uyduramamış, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, krizin soğuk nefesini enselerinde hissetmektedirler. Birçoğu kendi potansiyellerinin üzerinde değişimler hedeflemiş ve bu yüzden ipleri Batı'nın eline vermişlerdir. Bunlardan en önemlileri üç Baltık ülkesi (Litvanya-Letonya-Estonya) ile Ukrayna'dır. SSCB'nin dağılmasından hemen sonra Baltık ülkeleri bütün Sovyet mirasından bir an önce kurtularak Batı Kampı'na geçmeye can atmışlardır. Ukrayna ise 2004 yılından itibaren Rusya karşıtı bir çizgiye kaymış, bağımsızlık kavramını "Rusya'ya bağlı olmama" şeklinde değerlendirmiştir.

Avrupa Birliği ve NATO, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine uzun yıllardır her açıdan yardım etmektedir. Ancak bu yardımlar, söz konusu ülkelerin bu krizi aşması için yeterli gelmemiştir. Tüm Batı Avrupa bankalarının, bu bölgelere yaptığı yatırımın toplam değeri 1.5 trilyon Amerikan Doları iken bunun 275 milyar doları yalnızca Avusturya bankalarına aittir. Bu ürkütücü rakamlar Avrupa'nın iki yakası arasındaki ekonomik düzey farkını gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır. Durum böyleyken yeni İzlanda vak'alarının yaşanabileceği öngörüsünde bulunmak için kahin olmaya gerek yoktur. Bunun yanında uluslararası kredi sigortalama verilerine göre önümüzdeki yıllarda; Ukrayna %90, Letonya %47, Litvanya %44 ve Estonya %40 ihtimalle İzlanda benzeri bir son ile karşı karşıya kalacaktır. Bu aynı zamanda bahse konu dört ülkenin ortalama %55 oranında iflas ile karşı karşıya olduğu anlamına gelmektedir ki bu durum çok ciddi ekonomik tedbirler gerektirir. Adı geçen dörtlünün yanı sıra, Bulgaristan (%37), Macaristan (%32), Polonya (%25) ve Çek Cumhuriyeti (%22) de benzer tehlikeler içindedir. Tüm bunların dışında coğrafi ve tarihi olarak Avrupa'nın dışında kalan Gürcistan neredeyse hepsinden daha çok Batı yanlısı politikalar izlemektedir. İstifa etmesi yönünde ağır baskıya maruz kalan ancak "kalıp, ülkesini kurtarmak" istediğini söyleyen M. Saakaşvili, krizin ayak seslerini duymamış olacak ki 2008 yazında başarılı olması için mucizelerin dahi yetersiz kalacağı bir çatışmaya müdahil olarak Gürcistan'ı uçuruma sürüklemiştir. Ülkenin en büyük ve en önemli sanayi tesisleri zarar görmüş, Gürcistan ekonomisi yerle bir olmuştur. Ülkede işsizlik oranı %13'ü bulmuştur. Biran evvel çözümler üretilmezse durumun daha da kötüleşeceği aşikârdır.

Burada, yapılması gerekenleri sıralamak şüphesiz bizim görevimiz değil. Zira bizim amacımız durum analizi yapmak suretiyle öngörülerde bulunmaktır. Ancak ekonomik bağımsızlık gerçekleşmeksizin elde edilen bağımsızlıkların, yeni birer bağımlılıkla sonlandığı gerçeği gün gibi ortada dururken, bunu görmezden gelerek hareket etmek ve politika belirlemek çok yanlış olacaktır...


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Öncelikle tebrik ederim. Gerçekten senin için verimli bir süreç ve okuyucularına çok güzel meyveler sunuyorsun. Günümüz şartlarında 'Ekonomik kriz, Kosava vb. deginilmesi gereken mühim konular, seçimlerinde her zamanki gibi çok başarılısın. Ancak ben ekonomik kriz degerlendirmenin öngörülerde bulunma kısmını eksik buldum ve devamını ya da yorumlarını bekliyorum. Senin gelecekle ilgili kriz hakkındaki öngörülerin neler? Sadece ekonomik bagımsızlık için bagımlılık olacak diye mi düşünüyorsun yoksa başka faktörler, örnegin olası yeni ekonomik işbirlikleri de bu sürecte ortaya çıkar mı ?
Teşekkürler
Özlem

Adsız dedi ki...

Merhaba oncelikle tebrik ederim cok guzel bir calisma olmus kardesim.Ekonomik kriz meselesine gelince ABD kaynakli bu krizi hafifce atlatabilmenin yolu krizin etkileri daha ulkemizi vurmadan tedbir almaktan geciyordu fakat Onlem almakta geciktigimiz icin artik sadece krizi cabuk atlatabilmenin yollarini arayabilme sansimiz kaldi.Bu anlamda ekonomik gostergeler global cercevede cok iyi degerlendirilip ona gore politika izlememiz gerekmektedir.Umarim daha fazla hata yapilmaz ve durumumuzu duzeltmenin yollari aranir.

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.