11 Mart 2009

Türk-Amerikan İlişkilerinin Geleceği Üzerine


Açıldığı günden beri Dünya Gündemi Analizleri'nde, Türkiye ile ilgili konulara fazla değinmemeye çalışmaktaydık. Bunun sebebi de hergün gazete ve televizyonlarda defaatle yayınlanan haberleri, gelişmeleri, yorumları ve görüşleri tekrarlama endişemiz idi. Farklı perspektifler ve değişik bakış açıları ile düşünmek elbette ki serbesttir. Ancak bunları internet ve sair ortamlarda yayınlamak şüphesiz bizim vazifemiz değildir. Yine de bölgesel ve küresel politikalar açısından son derece önemli bir ülke olan Türkiye'de, son günlerde yaşanan gelişmeleri dış politika açısından değerlendirmek gerekmektedir.

Bu gelişmelerden en önemlisi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Türkiye ziyaretidir. Orta Doğu, Türkiye ve NATO'yu kapsayan bu ziyaretler sırasında Clinton, çok önemli mesajlar vermiştir. İsrail ve Filistin'de barış çağrısı yapan, ülkemizde ise Türkiye'nin gerek ABD gerekse dünya açısından önemine vurgu yapan eski "first lady", son araştırmalara göre Türkiye'de artmakta olan Amerikan karşıtlığını da biraz olsun azaltmayı amaçlamıştır. Bununla birlikte, başkan Barrack Obama'nın 6-7 Nisan'da ülkemize resmi ziyarette bulunacağı da açıklanmıştır. Clinton'ın yaptığı ve Obama'nın yapacağı ziyaretler, ilişkilerde yeniden sıcak bir evreye girilebileceğinin de göstergesi sayılabilir. Obama'nın, 2010 yılında ülkemizde düzenlenecek olan Dünya Basketbol Şampiyonası için de Türkiye'ye geleceği düşünülmektedir. Amerika'daki yeni yönetimin genel politikalarının, Türkiye üzerindeki izdüşümlerinin de aynı doğrultuda olacağı öngörüsünde bulunmak bu yüzden yanlış olmayacaktır.

Türkiye, Soğuk Savaş yıllarındaki komplekslerinden kurtulmuştur. Artık bir kamp için değil, sadece Türkiye için politika üretilmektedir. ABD'nin müttefiği bir NATO ülkesi olmak artık Rusya düşmanı olmak anlamına gelmemektedir. Aynı şekilde İran, Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, İsrail, Lübnan, Balkanlar, Doğu Avrupa, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Orta Asya, Afrika ve hatta Latin Amerika ile ilişkilerimiz birbirinden bağımsız yol almaktadır. Halen Soğuk Savaş mantığı ile düşünen Yunanistan'ın, Barrack Obama'nın Türkiye ziyareti açıklandığında ortaya koyduğu tepki, Türkiye'nin çok yönlü dış politikasının başarılı olduğuna delalet etmektedir. Öyle ki, son günlerde Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin hakkında tutuklama kararı çıkardığı ve başta ABD olmak üzere birçok ülke tarafından soykırım yapmakla suçlanan Sudan devlet başkanı Ömer El Beşir hususunda bile Türkiye, ihtiyatlı davranmaktadır. Sudan'ın jeopolitik konumu, El Beşir'in ülkemize karşı beslediği sempati, Sudan'ın doğal kaynaklarının zenginliği gibi unsurları göz önünde bulundurmaktadır.

Türkiye'nin Davos Zirvesi sonrası giderek artmakta olan uluslararası itibarı, yakın gelecekte bölgesel liderlikten küresel aktörlüğe terfi sonucunu doğurabilir. Zira Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasya üçgenindeki çözümü zor birçok meselede Türkiye'nin aktif katılımını, arabuluculuğunu veya liderliğini gururlanarak görmekteyiz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) zirvesine katılmak üzere gerçekleştirdiği Tahran ziyareti de Türkiye'nin bu misyonuna gösterilebilecek en önemli kanıtlardan biridir. Kafkasya İstikrar Paktı, İsrail-Filistin sorunu, İran'ın Nükleer Çalışmaları, Kıbrıs, Irak, Afganistan vb gibi birçok sorunun ve projenin de Türkiye'nin katılımı gerçekleşmeksizin çözülmesi imkansızdır. Buradan, "Türkiye bütün sorunları tek başına çözer" sonucu çıkarmak da elbette yanlıştır. Fakat bölgesel ve küresel politikalarda söz sahibi, politik, ekonomik, askeri ve kültürel potansiyeli ile Türkiye, çok kilit bir noktada yer almaktadır. Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği de ülkemizin bu önemi ile doğrudan ilintilidir.


0 yorum:

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.