16 Mayıs 2009

Haftanın Portresi : Cengiz Aytmatov


İki haftada bir yayınlamaya başladığımız portrelerimizde bu hafta, ölümünün birinci yılında merhum yazar, politikacı ve düşünür Cengiz Aytmatov'u siyasi yönleriyle anlatmaya çalışacağız.

Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı Şeker Köyü’nde 1928 yılında dünyaya gelen Cengiz Aytmatov, Stalin’in “temizlik” harekâtının kurbanı olan bir babanın çocuğudur. Babasız büyümesi çok küçük yaşlardan itibaren çalışmaya başlamasına neden olmuştur. Siyasi hayatının ilk görevi, 1942’de Köy Sovyeti Kolhozu Sekreterliği’dir. Böylece henüz 14 yaşındayken Komünist Parti ile tanışmıştır. Edebiyat hayatına 1952’de başlayan Aytmatov, babasının Stalin muhalifi olması sebebiyle öğrencilik yıllarında güçlükler yaşamıştır. 1958’de Kruşçev’in yürüttüğü anti-Stalinist kampanya ile birlikte Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne (SBKP) ve Yazarlar Birliği’ne kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra Rus ve Kırgız yazarlar arasındaki yerini pekiştirmiş, içinde Lenin ve Büyük Sovyet Edebiyat ödülleri de bulunan sayısız başarı kazanmıştır.

1978 yılında Yüksek Sovyet Prezidyumu tarafından Sosyalist İşçi Kahramanı unvanına layık görülmüştür. Sovyetler Birliği’nin son dönemlerinde siyasi yaşamındaki faaliyetlerde büyük artış görülmüş, Gorbaçov’un iktidarıyla birlikte önce Sovyet Parlamentosu Kültür ve Ulusal Diller Komitesi Başkanlığı’na sonra da Sovyet Yazarlar Birliği Sekreterliği’ne getirilmiştir. 1989’da politik kariyerinin zirvesinde SBKP Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov’un beş danışmanından biri olarak görev yapmıştır.

Aytmatov, Gorbaçov’un dağılmakta olan Sovyetler Birliği’ni kurtarmak amacıyla ortaya koyduğu ve “Yeniden Yapılandırma” anlamına gelen fikir akımı Perestroyka’nın teorisyenlerindendir. Öyle ki, bir röportajında bununla ilgili düşüncelerini açıklarken: “Perestroyka başarılı olsaydı SSCB, Avrupa Birliği benzeri bir yapıya dönüşecekti” demiş, Avrupa Birliği’ni insanlık tarihinin en önemli gelişmesi olarak değerlendirmiştir. Aytmatov’un siyasi görüşlerinde Sovyetler Birliği ve Sosyalist İdeoloji önemli yere sahiptir. SSCB’yi hiçbir zaman kötülememiş, Kırgızistan’ın ve tüm Orta Asya’nın gelişimlerine olan Sovyet katkısını görmezden gelmemiştir. Orta Asya ülkelerinin Batı ile olan ilişkilerine de önem veren Aytmatov, Orta Asya için Batı’nın öncelikle Rusya Federasyonu olduğunun unutulmaması gerektiği görüşünü de savunmuştur. Rusya ve Orta Asya ülkelerini aynı gemide yolculuk eden insanlara benzetmiş, Rusya’nın geminin ön tarafında diğerlerine yol gösterdiğinden bahsetmiştir.

Orta Asya’daki son gelişmeler üzerine yapılan bir röportajında ise Asya’nın jeopolitik önemini vurguladıktan sonra, günümüzde yaşanan tehlikelere dikkat çekmiştir. Özellikle Kırgızistan’daki aşırı dinci bazı grupların faaliyetlerini eleştirmiş, İslam dininin bölgede belirleyici unsur olmaması gerektiğini söylemiştir.

1990, Cengiz Aytmatov’un diplomasiye geçiş tarihidir. SSCB’nin son dönemlerinde büyükelçiliğe geçmesi, Gorbaçov ile ters düştüğü yönündeki tartışmalara yol açmıştır. Ancak edebiyat hayatına verdiği uzun süreli arayı sona erdirmek için düşük yoğunluklu bir yurtdışı görevi istemiyle yakın dostu Gorbaçov’a başvurduğu bilinmektedir. 1991’e kadar Sovyetler Birliği’nin ve dağılma sonrasında da bir süreliğine Rusya Federasyonu’nun Benelux ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) ve Fransa’dan sorumlu büyükelçiliğini yapmıştır. 1994’ten itibaren Kırgızistan Cumhuriyeti’nde büyükelçi olarak görev yapmaya başlayan Cengiz Aytmatov; Fransa, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg büyükelçiliklerinin yanı sıra Kırgızistan’ın NATO, Avrupa Birliği ve UNESCO’daki temsilciliklerini de üstlenmiştir. Bunun yanında, Avrupa Birliği’nin tüm Asya ülkeleri için bir model olabileceği görüşünü de savunmuştur. Globalleşmenin kaçınılmaz bir süreç olduğu ve bunu reddetmekle değil gelişmelere ayak uydurmakla başarı elde edilebileceği görüşlerine sahiptir. Ayrıca Sosyalist Realizm, Neo-Leninizm ve Reformist Komünizm gibi teorilerden de etkilendiği bilinmektedir.

Aytmatov, Kırgızistan’ın en büyük dostunun Rusya olduğunu ve bu dostun en değerli hediyesinin de Rusça olduğunu belirtmiştir. Eserlerinde Rusçayı çok etkin bir şekilde kullanan Cengiz Aytmatov, başka dillerde yazmayı düşünmemiş, Latin ve Kiril Alfabelerinin birlikte kullanılmalarının yalnızca Latin Alfabesinin kullanılmasından daha yararlı olacağını belirtmiştir.

Cengiz Aytmatov, eski Sovyet coğrafyasında meydana gelen yumuşak (renkli) devrimleri, devletler için zararlı faaliyetler olarak değerlendirmiştir. Oğlu Asker Aytmatov, babasının zararlı olarak nitelediği bu faaliyetlerden biri olan ve Kırgızistan’da 2005 yılında meydana gelen Lale Devrimi sonrasında Dışişleri Bakanlığı görevini bırakmak zorunda kalmıştır. Aytmatov, bu olay sonrasında siyasi yaşantısına bir süre ara vermiştir. Yeni yönetimin ilk zamanlarının ardından iade-i itibar yapılan Cengiz Aytmatov, 2008 yılının Mart ayına kadar diplomatik görevini sürdürmüştür. Bu tarihte herhangi bir açıklama yapılmaksızın görevinden alınmıştır.

Bir televizyon kanalının çektiği belgeselde ata binerken rahatsızlanan ve tedavisine Almanya’nın Nürnberg şehrinde devam edilmek üzere 16 Mayıs’ta hastaneye kaldırılan “Çıngız-Ata” 10 Haziran’da hayata veda etmiş, uçmağa varmıştır. Türk Dünyası’nı yasa boğan, cenaze törenine binlerce insanın katıldığı büyük yazarın vefatı tüm dünyada yankı uyandırmıştır. Gorbaçov, yazara övgüler yağdırmış, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ve Başbakan Vladimir Putin, Aytmatov’un vefatından büyük üzüntü duyduklarını belirtmişlerdir.

Vefatının üzerinden geçen bir yılda Türk Dünyası onu ve eserlerini unutmamış, bilakis ruhunu zihinlerde yaşatmıştır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Cengiz Aytmatov mümkün olduğunca çok tanıtılması gereken son derece değerli bir yazar,bir fikir adamı. Gelecek nesillerin unutmaması için attığın adımı takdir ediyorum.
SSCB'yi ve Rusya'yı bir numaralı dost olarak görmesinin nedeninin ise o günün koşulları-fikri haklar, konuşma ve düşünce özgürlüğü gibi- ve bulunduğu konum mu yoksa gerçekten sosyalist fikirleri benimsemiş olması olduğu tartışılır. Ancak bunun cevabını usta kendi eserlerinde saklamıştır bence, bizlere de zaman ayırıp anlamaya çalışmak ve fikir alışverişinde bulunmak düşer.
Son olarak akıcı ve güzel Türkçe'nden dolayı bir kez daha tebrik ediyorum seni.
gK.

Dünya Gündemi Analizleri Hakkında

Bu blog, uluslararası politikada yaşanan güncel gelişmeleri takip etmek ve değerlendirmelerde bulunmak amacıyla oluşturulmuştur. İçinde yer alan yazı, yorum ve analizlerin tamamı yazarın şahsi görüşleridir. Yazıların tüm sorumluluğu blog yazarına aittir.

Güncellemeler belli bir programa göre yapılmamaktadır. Bunun yanı sıra her sabah çeşitli şekillerde güncellenmektedir. Yazılar hazırlanırken; ntvmsnbc, bbc türkçe, reuters, guardian, washington post, der spiegel, kommersant vs gibi kaynaklardan yararlanılmaktadır. Haber içerikleri bu kaynaklardan sağlanmakla birlikte, yorumlar ve analizlerin tümü blog yazarına aittir.

Blog içeriğinin, yazardan izin alınmaksızın kullanılması kanunen yasaktır. Kaynak göstererek veya yazarla irtibat kurularak yapılan alıntılara izin verilecektir.